
İnsan kaynakları departmanı açısından çalışan memnuniyeti belirli zaman periyotlarında işletmenin tüm çalışanlarının katılımıyla gerçekleşen anket şeklinde yapılır. Çalışan memnuniyeti konusu ise işletmeler için son derece önemli ve son derece dikkate alınması gerekir. Çünkü çalışanların memnuniyeti işletmenin daha verimli olmasını sağlayacak, ileriye dönük atılacak adımlarda hatta ücretlerin değerlendirilmesinde baz alınabilecek bir faktördür.
Ülkemizde kurumsal şirketlerde çalışanların patron şirketlerine göre çalışan memnuniyeti oranı daha fazladır. Çünkü yapılan veya yapılacak terfilerde, görev tanımının belirlenmesinde, mesai saatlerinin ve mesai ücretlerin tespitinde, maaşların ödemelerinin zamanında yapılmasında kurumsal şirketler daha hassastır ve hatta verilen sözlerin tutulmasında daha etkin ve belirleyicidir. Patron şirketlerinde ise çalışan memnuniyetinin az olma sebebi, öncelikle eş, dost, akraba olarak çalışan sayısı fazladır. Dolayısıyla özellikle önemli departmanlarda sorumluluk verilecek kişi akrabalardan seçilecektir ve bu yaklaşım başarılı çalışanlar tarafından benimsenmez ve verim düşüklüğüne neden olabilir. Çünkü her konu patronla ilişkilendirilir ve alınacak kararlar yanlış da olsa patron tarafından değerlendirilerek işletmenin önündeki süreç belirlenir. Ayrıca bazı patron şirketlerinde mesai kavramı yoktur. Günlük işler uzayabilir ve mesai ücreti de belki ödenmeyebilir. Bu tür şirketlerde “işe adam değil adama iş yöntemi öne çıkar. Ülkemizde patron şirketlerinde personel almak veya çıkarmak belirli kriterler gözeterek yapılmayabilir. Hatta bazı patronlar işten ayrılan personelinin tazminatını bile ödemek istemez.
İşletmelerde çalışan memnuniyetini sağlamak için aşağıdaki kriterler uygulanabilir.
*Her insan gibi çalışanlar da hata yapabilir. Önemli olan yapılan bu hatanın tekrarlanmamasını sağlayarak personeli kazanmaktır. Hata yaptı diye bir çalışan rencide edilmemelidir.
*Çalışan her bireyin ücreti zamanında ve tam olarak ödenmelidir. Onların da bir ailesi olduğu ve giderleri olduğu unutulmamalıdır.
*Başarılı çalışan her birey ödüllendirilmelidir. Bu ödül; satıştan prim, kısa süreli tatil vs. şeklinde olabilir.
*İş yerinde iş sağlığı ve güvenliği yasanın öngördüğü şekilde sağlanmalıdır. Bu konuda çeşitli kurumlardan yardım alınabilir.
*Gerektiği zamanlarda personel eğitimi için girişimler yapılarak ihtiyaç duyulan konularda çalışanın bilgilendirilmesi verim açısından faydalı olacağı kesindir.
*Çalışan hakları titizlikle uygulanmalıdır. Yıllık izin, dini ve milli bayramlarda tatil hakkı kesinlikle verilmelidir.
*Başarılı elemanlara gerekli durumlarda maaşından mahsup edilmek üzere özel kredi verilebilir. Örneğin çocuğunun okul taksiti gibi.
*İnsan kaynakları departmanı tarafından yapılan TURNOVER RATE oranı (İşletmelerde personelin sirkülasyonu) düşük olmalıdır. Çünkü bu oran yüksek olduğu taktirde çalışanlar birtakım streslere girecek veya kendilerince çözüm arayacaklardır.
Yukarıdaki örnekler çoğaltılabilir. Ancak ister kurumsal ister patron şirketi olsun işletmenin verimliliği, karlılığı, ileriye dönük alınacak kararlar, önümüzdeki süreç için yapılacak yatırımlar gibi faktörler açısından çalışan memnuniyeti mutlaka sağlanmalıdır.
Yukarıda tamamıyla personel açısından konuyu değerlendirmeye çalıştım. Ancak madalyonun bir de öbür yüzüne bakmayı unutmayalım. Üst düzey yöneticilerin veya patronların da çalışandan memnun olması gerekir. Olaya bu açıdan baktığımızda ise her çalışan aldığı görevi zamanında ve eksiksiz yapmak, mesai saatlerine uymak, üslerinden aldıkları emirleri yerine getirmek, eğitim aldı ise öğrendiklerini işletmenin menfaati için kullanmak gibi kriterlere dikkat etmek zorundadır. İşletmelerin başarılı olmasında, Pazar payının genişlemesinde, ürün gamının büyümesinde, ülkeye katma değer yaratmasında çalışanların katkısı olduğu kesindir. Bu da ancak iyi, çalışkan, işini seven, başarıdan başarıya koşan, şirket menfaatlerini kollayan kısaca işletmenin her birimini kendininmiş gibi düşünen elemanlarla mümkün olacaktır.
Çalışan memnuiyeti konusuna ekonomik olarak bakacak olursak, ülkemizde sadece çalışan değil toplam nüfusumuzun %80 kadarı ekonomik olarak memnun değildir. Türk İş tarafından yapılan ve %20 lik dilimler halinde 5 grup olarak açıklanan enflasyon oranlarında hepsinin değişik oranı olduğunu görebiliriz. Başka bir araştırmada ise en zengin %20 lik kesimin (yaklaşık 18 milyon kişi) enflasyondan hiç etkilenmediği, rahatlıkla her türlü ihtiyacını karşıladığı, alım gücünün düşmesinden hiçbir şekilde etkilenmediği, hayat pahalılığını hissetmediği ve son derece rahat bir yaşam sürdüğü; Geri kalan %80 klik (yaklaşık 68 milyon kişi) ise açlık ve sefalet içinde yaşadığı ortaya çıkmıştır.
Olaya bir de açlık ve yoksulluk sınırı açısından bakmamız gerekirse; Bes-Ar ın verilerine göre temmuz ayı açlık sınırı 26000 TL’yi, yoksulluk sınırı ise 62000 TL’yi aşmış durumdadır. En düşük emekli maaşının 12500, asgari ücretin 17002 TL olduğu bir ekonomik ortamda çalışanın ekonomik durumunun iyi olması mümkün değildir. Her dönem enflasyondan en çok etkilenen kesim dar ve sabit gelirliler olmuştur ve önümüzdeki süreçte de aynı olacağını tahmin etmek zor değildir.
Ülkemizde çalışan kesimin yaklaşık %40 ının asgari ücretle çalıştığı söylenmektedir. Buna 16 milyon eklenince toplam nüfusun neredeyse yarısının açlık sınırının altında yaşadığı bir gerçektir ve böyle olunca çalışanları memnuniyetinden bahsetmek bile yanlıştır.
Sonuç olarak ekonomik açıdan bakıldığında çalışan memnuniyeti, yukarıdaki kriterlere ek olarak en düşük emekli maaşı ve asgari ücretin açlık sınırına eşitlenmesi ve her ay TÜİK tarafından açıklanan TÜFE oranına göre güncellenmesi gerekir. Aksi halde her dönem olduğu gibi dar ve sabit gelirliler enflasyonun altında ezilmeye devam edecektir.
ZAFER ÖZCİVAN
Ekonomist-Yazar