İçinde bulunduğumuz ve çıkmaya gayret gösterdiğimiz ekonomik koşullarda halkımızın büyük bir kısmının psikolojisi bozuldu ve psikologlara olan ihtiyacımız her geçen gün çoğalmaya başladı. Hepimizin sinir katsayısı yükseldi ve en küçük olaylara dahi katlanmamız zorlaştı ve birbirimize karşı sinir ve stresle konuşmaya, tartışmaya başladık.

Sokakta, caddede, pazarda, markette, toplu taşım araçlarında kısaca her yerde şöyle bir baktığımız zaman güler yüzlü vatandaşlarımıza hasret kalmaya başladık. Herkes asık suratlı, düşünceli, dalgın bir seyir izlemekte ve belli ki insanlar başta ekonomi olmak üzere diğer problemlerine odaklanmış durumda ve etrafı ile ilgilenecek durumda değil. Mutfakta tencere nasıl kaynayacak, ev kirası nasıl ödenecek, çocuğun okul taksiti nasıl karşılanacak hatta beslenme çantasına ne konulacak, işyerimden çıkarılabilme ihtimali, iş bulma hayali, yaptığı iş görüşmelerden olumlu sonuç gelecek mi gibi sorunlardan başını kaldıramıyor ve sürekli düşünceli bir halde hayatlarına devam etmeye çalışıyor. Bunun yanında belirli bir kesim de borsa düşütü mü yükseldi mi? Dolar ne zaman yükselecek, mevduat faizinden ne kadar alacağım vd. gibi pozitif gelişmeleri bekliyor ve dikkatle takip ediyor.

Ülkemizde çalışan nüfusun yaklaşık %40 kadarı asgari ücretle çalışıyor ve asgari ücretin normal ücret haline geldiği bir gerçek. Buna bir de 16 milyon emekli sayısı eklendiğinde genel nüfusun yaklaşık yarısı açlık sınırında veya altında geçinmeye çalışıyor. Ve her dönem enflasyon altında ezilen, alım gücü sürekli düşen, hayat pahalılığını en çok hisseden kesim emekli ve asgari ücretliler olmuştur. Bu bağlamda baktığımızda insanlarımızın psikolojisi de bozulmuş, son derece sinirli bir toplum hakine gelmiş durumdayız. Örneğin trafikte bir dakika ile beklemek insanlara zor geliyor ve en basit hata veya gecikmelerden dolayı gereksiz şekilde tartışmalara tanık oluyoruz. Herkesin sinirleri bozuk veya tartışmaya da hazır durumda sanki.

Ülkemizde geçen yıl verilen rakamlara göre yaklaşık 800000 üniversite öğrencimiz ekonomik koşulların yetersizliği nedeniyle okullarını bırakıp memleketlerine dönmek zorunda kalmış. Bu, ülkemiz için son derece önemli ve çözülmesi gereken bir sorundur ve ivedilikle çözülmesi gerekir. Söz konusu gençlerimiz ilerideki süreçlerde ekonomiye katkıda bulunacakları aşikardır ve bunların eğitim ve öğretim kadrolarına geri dönüşümü sağlanmalıdır. En başta barınma sorunu, beslenme, eğitim enflasyonunun yüksekliği bu çocukların okullarından uzaklaşmasına sebep olmuştur ve bu çocukların da psikolojilerinin bozulmasının normal olduğu abartı değildir.

Psikolojik tedaviye gelince, eskiden anormal karşılanmaktaydı ama psikoloğa gitmek günümüzde son drece normal karşılanmaktadır ve doğal olanı da budur. Çünkü hiçbir bilim dalı boşuna doğmamıştır ve hepsi insanlığa hizmet içindir ve her geçen gün her bilim dalı gelişmekte ve insanlığa hizmete devam etmektedir.

Ülkemiz, yapılan araştırmalarda dünyanın en sinirli ikinci ülkesi konumundadır. Karar gazetesinin haberine göre;

Gallup’un “Global Emotions” raporuna göre Türkiye, dünyanın en sinirli ikinci ülkesi olarak belirlendi. 100 ülke arasında yapılan araştırmada Türkiye, yüzde 48 ile en yüksek sinirlilik oranına sahip ülkeler arasında yer aldı. Rapor, Türkiye’deki yüksek enflasyon ve otoriterleşen yönetimin öfke düzeyini artırdığını ortaya koydu.

Dünya çapında yapılan bir araştırmaya göre Türkiye, dünyanın en sinirli ikinci ülkesi oldu. Gallup’un “Global Emotions” raporunda, Türkiye’de yaşayanların yüzde 48’inin sık sık öfke duyduğu belirtildi. Rapor, bu durumun nedenleri arasında yüksek enflasyon, ekonomik sıkıntılar ve otoriterleşen yönetimi gösterdi. Öte yandan, El Salvador ise dünyanın en mutlu ülkesi seçildi.

Türkiye, yüzde 48 ile dünyanın en sinirli ikinci ülkesi olurken; Avrupa’nın ise birincisi oldu.

Listede üçüncü sırada Ermenistan yer alırken, Irak, Afganistan, Ürdün, Mali ve Sierra Leone ise bu ülkeleri takip etti.

Gallup’un Türkiye hakkındaki değerlendirmesinde, “Ukrayna’daki savaştan önce bile yüksek enflasyonla mücadele eden ve son dönemde giderek daha otoriter bir yönetimle karşı karşıya kalan Türkiye’de öfke düzeyi oldukça yüksekti” ifadeleri kullanıldı.

EL SALVADOR, DÜNYANIN EN MUTLU VE EN POZİTİF ÜLKESİ

Öte yandan, pozitif duygular açısından yapılan sıralamada El Salvador, dünyanın en mutlu ve en pozitif ülkesi seçildi. El Salvador halkı, olumlu duyguları en sık deneyimleyen toplum olarak dikkat çekti.

Şiddetin yükselişinde ataerkil kültürün, eğitim sistemindeki eksikliklerin ve kötüleşen sosyoekonomik koşulların doğrudan etkili olduğu belirtiliyor.

Kaynak: Karar Gazetesi

ZAFER ÖZCİVAN

Ekonomist-Yazar

zozcivan@hotmail.com